Doğal Güzellikler 04 Aralık 2020, 17:58

Ihlara Vadisi, Aksaray
Türkiye’nin gizli geçidi olan Ihlara Vadisi’nin oluşumuyla ilgili birkaç hikaye anlatılır. Bunlardan biri de, Hasandağı’nın aktif hale geçmesiyle lavlar, bölgede volkanik bir tabaka oluşturmuş. Zaman içerisinde oluşan bu tabaka, çevresel faktörler sebebiyle aşınır.
Buna ek olarak, Melendiz Çayı da kanyon vadinin altını oyarak kendisine yol açar. Vadide oluşan derinlikler yer yer 10 metreye kadar ulaşıyor.
Aksaray‘daki Ihlara Vadisi doğanın bir şaheseri olmakla birlikte tarihsel değere de sahip bir bölge. Zamanında vadi içerisinde çok sayıda kilise olsa da yalnızca 14 tanesi günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiş. 10 tanesi de halen canlılığını koruyor.
Ihlara Vadisi’nde yer alan kiliselerin hikayeleri 6. yüzyıla dayanıyor. Hatta Saint George Kilisesi, ilk günkü ihtişamıyla vadide yükseliyor. Kilisedeki süslemelerde, Selçuklu Sultanı’na ait olduğu düşünülen elbise resimleri kullanılması, kilisenin yapımında Türkler’in de yardım ettiği kanısını ortaya çıkartıyor.
11. yüzyıla kadar kiliselerin inşasına devam edilse de Selçukluların bölgeyi ele geçirmesiyle inşaatlar durdurulmuş Ancak, hali hazırda tamamlanmış kiliselerde Hristiyan halk ibadetlerini yerine getirmeye devam etmiş. 1924’te ise kiliseler ibadete kapatılmış.
Vadi içerisinden akan Melendiz Çayı da Ihlara Vadisi’nde doğanın ve tarihin muazzam uyumunu ispat ediyor.
Ihlara Vadisi’ni haritada görüntülemek için tıklayınız.
Gökpınar Gölü, Sivas
Doğal Akvaryum olarak da adlandırılan Gökpınar Gölü, Sivas‘ın Gürün ilçesinde yer alıyor.
Türkiye’nin saklı kalmış köşelerinden olan Gökpınar Gölü’nde mavinin ve yeşilin tüm tonlarına rastlayabilirsiniz. Özellikle yaz aylarında, 15 metre derinlikte yüzen balıkları dahi görebilirsiniz.
Gölün neredeyse her yerinde sıcak kaynak sular bulunduğu için özellikle kış aylarında beyaz tabaka her yeri örttüğünde üzerinden buharlar tüten bir havuz görünümü alıyor.
Gölde balık tutmak ve yüzmek yasak olsa da dalış yapılabiliyor. Rakım 1500 olduğu için gölde dalacağınız 1 metre, denizdeki 3 metreye eşdeğer.
Gölün hemen yanında, muhteşem manzarasıyla bir restoran, otel ve piknik alanları yer alıyor. Siz de Gökpınar Gölü’nün el değmemiş güzelliklerine tanıklık edebilirsiniz.
Gökpınar Gölü’nü haritada görüntülemek için tıklayınız.
Kapadokya, Nevşehir
Türkiye’nin en çok ziyaret edilen turizm bölgelerinden bir tanesi olan Kapadokya, sadece denizi ve güneşiyle değil, aynı zamanda tarihi zenginlikleri ve doğal güzellikleriyle de ön plana çıkıyor.
Nevşehir’e 7 kilometre mesafede konumlanan peribacalarını ziyaret ettikten sonra sabahın ilk ışıklarıyla birlikte düzenlenen balon turlarına katılarak güneşin göğe yükselişine tanıklık edebilirsiniz.
Yalnızca peribacaları ve balon turu dahi Kapadokya’yı unutulmazlar arasına sokabilecekken, 4. yüzyıldan kalıntıları içerisinde barındıran Göreme Açıkhava Müzesi ziyaretçileri kendisine hayran bırakıyor.
Müze aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de yer alıyor. 1967’den beri kapılarını misafirlerine açan Derinkuyu Yeraltı Şehri de mutlaka görmeniz gereken diğer bir tarihi eser.
Ayrıca, 8 katlı Derinkuyu’nun çevresinde dünyanın en eski akıl hastanesini bulunuyor. Yeraltı şehrinin 12 veya 13 katlı olduğu düşünülüyor fakat henüz, 8 katı ziyaretçiler tarafından gezilebiliyor; 80 metre derinde olduğu bilinen yeraltı şehrinin 50 metresine kadar ziyaretçi alımı yapılıyor.
Kapadokya, tarihle doğanın uyum içerisinde yaşadığı bir yer. Peribacaları, doğanın insanlığa sunduğu ender eserlerden bir tanesi. Peribacalarıyla birlikte eski medeniyetlerin kültürlerine tanıklık etmek, bit tatilden alınabilecek en yüksek verimi sağlıyor.
Kapadokya’yı haritada görüntülemek için tıklayınız.
Erciyes Dağı, Kayseri
Kapadokya’nın, ülkemizde peribacalarına ev sahipliği yapan tek bölge olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Kayseri‘de konumlanan Erciyes Dağı’nda 30 milyon yıl öncesinde yaşanan volkanik patlamalar sonucu savrulan küller sayesinde peribacaları oluşmuş.
Ayrıca 3 bin 917 metre yüksekliğindeki Erciyes, Türkiye’nin en yüksek dağlarından bir tanesi.
Dümdüz ovaların arasından yükselen ve heybetiyle göz kamaştıran Erciyes Dağı’nın tepelerinde daima kar bulunur.
Yılın her mevsiminde görsel şölen sunan dağda kış sporları yaygın olarak yapılır. Kayak merkezinin de bulunduğu bölgede dağ tırmanıcıları için de korunabilecekleri doğal mağaralar bulunur.
Erciyes Dağı’nı haritada görüntülemek için tıklayınız.
Akdeniz Bölgesi’nin Doğal Güzellikleri
Salda Gölü, Burdur
Çevresi yemyeşil ormanlarla çevrili Salda Gölü, Türkiye’nin en temiz göllerinden biri. Beyaz ve kül rengi yumuşak kumlarıyla insanın ayaklarını okşayan alacalı sahili, Salda Gölü’ne turkuaz rengini veriyor.
Zengin mineralli bir tektonik krater gölü olan Salda, geçtiğimiz yaz Türkiye’nin en çok ziyaret edilen turistik destinasyonlarından biri oldu ve uzun süre popülerliğini kaybedecek gibi görünmüyor.
Salda Gölü’nü haritada görüntülemek için tıklayınız.
Cennet ve Cehennem Obrukları, Mersin
Mersin‘in Silifke ilçesinde konumlanan Cennet ve Cehennem Obrukları görenleri hayret düşürüyor.
Doğanın nelere kadir olduğunun canlı kanıtı olan bu obruklar, yeraltı sularının oluşturduğu erozyon sonucu meydana gelmiş. Suyun destekleyici kütle zamanla aşındırmasıyla tavan çöker ve obruk meydana gelir.
70 metre derinliğindeki Cennet Obruğu’nda ilerledikçe bir mağara ve mağaranın girişinde de ufak bir kilise karşımıza çıkıyor. Kilisenin giriş kapısında 4 satırlık bir kitabe yazılı. Kitabenin incelenmesiyle kilisenin 5. yüzyılda Paulus adında dindar bir kişinin Meryem Ana’ya ithafken inşa ettirdiği anlaşılıyor. Cennet Obruğu’na 452 basamaktan oluşan taş bir merdiven sayesinde iniliyor.
Derinliği 128 metre olan Cehennem Obruğu da tıpkı Cennet Obruğu gibi meydana gelmiş olup, hemen 75 km kuzeyinde konumlanıyor. Kenarları içbükey olmasından kaynaklı olarak obruğa iniş gerçekleştirilemiyor. Efsaneye göre Zeus, ağzından alev çıkartan yüz başlı ejderha Typhon’u burada gerçekleştirilen bir dövüşte alt eder. Typhon’u Etna Yanardağı’nın altına sonsuza dek göndermeden önce bir süre Cehennem çukurunda hapsettiği rivayet edilir.
Cennet ve Cehennem Obrukları’nı haritada görüntülemek için tıklayınız.
Damlataş Mağarası, Antalya
1948 senesinde liman inşaatında kullanılması için taş çıkartmak adına açılan ocak sayesinde keşfedilmiş.
Giriş kısmında 50 metrelik geçit bulunuyor. 15 metre yükseklikteki geçidi aştıktan sonra ziyaretçileri silindirik formda bir boşluk karşılıyor. Bu boşluktan mağaranın derinliklerine iniliyor.
Damlataş Mağarası adını, mağaranın içerisinde yer alan sarkıtlardan damlayan sudan almış.
Büyüleyici bir görünüme sahip olan mağara aynı zaman astım hastalarına da iyi geliyor. Doktor tavsiyesiyle mağarada 21 günlük kür uygulayan insanlar bulunuyor.
Damlataş Mağarası’nın havası her mevsim aynı kalır. Sıcaklık 21 C derece, rutubet %95 ve sabit basınç 760 mm olarak ölçülmüş. Mağaradaki havanın %71’i azot, %20.5’i oksijen, %2.5’u karbondioksit ve geri kalanının da biraz radyoaktivite ile iyonlar oluşturur.
Türkiye’de turizme açılan ilk mağara olma unvanını elinde barındıran Damlataş Mağarası, içine girildiği andan itibaren insanı büyülüyor. Yeraltındaki mucizelere tanıklık etmek isteyen herkesin mağarayı ziyaret etmesi gerekiyor.
Damlataş Mağarası’nı haritada görüntülemek için tıklayınız.
Karain Mağarası, Antalya
Antalya’nın Yağca Köyü’nde bulunan Karain Mağarası, Türkiye’nin en büyük doğal mağaralarından bir tanesi. İnsanlık tarihine ışık tutması açısından son derece önemli bulgulara rastlanan Karain Mağarası’nda neandertal insanların kalıntılarına rastlanmış.
Alt Paleolitik Çağ’dan Roma Dönemi’ne kadar yerleşim izlerinin bulunduğu mağara, diğer Paleolitik mağaraların bir dönemi temsil etmesinin aksine Alt, Orta ve Üst olarak bir katmanlaşma göstermiş olup, Avrupa ile Yakın Doğu arasındaki göç yollarını aydınlatmada önemli izler taşıyor.
Anadolu topraklarının ilk sanat ürünleri de yine Karain Mağarası’nda bulunmuş. İlk olarak 1946 yılında Prof. Dr. İsmail Kılıç Kökten tarafından keşfedilen mağara, büyük arkeolojik çalışmalara ev sahipliği yapmış. Günümüzde de turistlerin akın ettiği mağara doğal güzelliğiyle kültürel birikimin harmanlandığı Türkiye’nin nadide eserlerinden bir tanesi.
Karain Mağarası’nı haritada görüntülemek için tıklayınız.
Manavgat Nehri’nin kuvvetli akıntısıyla görkemli bir görünüm kazanan Manavgat Şelalesi, şehrin keşmekeşliğinden bunalmış ziyaretçileri stresten uzak dakikalara davet ediyor.
Oldukça alçaktan akan şelalenin beslendiği en büyük kaynak, karstik yapıdaki Dumanlı Kaynağı. Karstik yapısı sebebiyle şelalede beyaz sarkıtlar oluşuyor.
Akıntı hızının yüksek olmasından kaynaklı su sporları için ideal ortamı sağlıyor.
Manzarasıyla da insanı mest eden şelalenin çevresinde yeşilin her tonuna rastlayabileceğiniz gibi restoranlara, hediyelik eşya dükkanlarına, çay bahçelerine ev sahipliği yapıyor.
Piknik alanları da bulunan bölgede trekking ve kamp gibi etkinlikler oldukça fazla rağbet görüyor.
Ağaç dallarının su ile buluştuğu Manavgat Şelalesi’ne girmek için cüzi miktarda bir ücret ödemeniz gerekiyor.
Manavgat Şelalesi’ni haritada görüntülemek için tıklayınız.
Likya Yolu, Muğla – Antalya
Likyalılar tarafından kullanılan bir ticaret yolu olan Likya Yolu, Fethiye’den başlayıp Geyikbayırı’nda bitiyor.
Türkiye’nin en uzun yürüyüş yolu olan Likya Yolu üzerinde 1999 yılına kadar tam bir rota çıkartılamamış. 1999’da ise Cate Clow bunu başarmış ve Likya Yolu tam anlamıyla rota dahilinde yürünmeye başlanmış.
555 kilometrelik bu parkurda ormanların içerisinde geçecek, yer yer denizin masmavi sularını görüp serinlemek isteyeceksiniz.
Ölmeden önce yapılması gerekenler listesinde mutlaka bulunması gereken Likya Yolu yürüyüşü, 20’den fazla antik kenti keşfetmenizi de sağlayacak.
Likya Yolu’nu haritada görüntülemek için tıklayınız.